Hepimiz
hayatımızda mutlu olmaya çalışırız. Kimisi bunu kendini işine adayarak
yapar, kimisi ailesi ile birlikte, kimisi de arkadaşlarıyla yada başka
şekillerde… Herşeyin güzel gittiğini düşünürken birden hayatımızda
kırılmalar yaşamaya başladığımızda bir an panikleriz. Ne yapacağımızı
bilmeden gelişi güzel davranmaya başlarız. Ve yine hatalar
hatalar…(sayın okuyucu bir çok örnek verebilirim ancak kendinizden pay
biçerek okumanızı istiyorum.) Daha sonra biraz durup hatanın nerede
olduğunu aramaya başlarsınız geçmişe dönersiniz didiklersiniz
didiklersiniz siz didikledikçe önünüze hatalardan oluşmuş bir dağ
çıkmaya başlar. O dağı gördükçe arkasındaki güzellikleri
göremeyeceğinizi hayal etmeye başlarsınız. Bu noktada geleceğe bakıp
asla mutlu bir hayatınızın olamayacağını da düşünmeye başlarsınız
(burada da örnekleri size bırakıyorum.) Bunu böyle yaptıkça işler dahada
karışmaya başlar. Ve en önemli şey olan “o an” denilen bulunduğunuz
yeri kaçırmış olursunuz. Her bulunduğunuz “o an” bir öncekinden farklı “o an” olduğundan da her anın güzelliğinide kaçırmış olursunuz.
Hayatımızın bu gibi kötü dönemlerinde fark etmeden yaptığımız
kendimize cehennemi yaşattığımız dört basit davranış biçimi vardır.
Aslında bunları uyguyabilmek dediğim kadar basit değil hepsi birbirinden
zor. Sizde kendinizle bu anlaşmayı yaparsanız ne kadar zor olduğunu
göreceksiniz.
1- Kullandığınız sözcükleri özenle seçiniz;
İlk anlaşma olduğu için bunu yapabilmek zordur. Her zaman pozitif
sözcükler kullanın. Örnek; “savaş karşıtı” sözcüğü her nekadar pozitif
görünsede aslında içinde iki negatif kelime “savaş” ve “karşıt”
kelimesini barındırır. Hala savaşa davetkar bir sözcüktür. Bunun yerine
“barış yanlısı” sözcüğünü kullanmak daha doğrudur. Sözler sizin yaratma
gücünüzdür.
2- Hiçbir şeyi kişisel algılamayın; birinci
anlaşmayı yapabildiyseniz ikiye geçiip kolayca bunu uygulayabilirsiniz.
Karşınızda ki kişi sizin için olumlu yada olumsuz nederse desin bunu
kişisel algılamayın. Aslında kendi bilinç altında ki dünyada kendisi
hakkında hissettiklerini söylemektedir. Ancak bunun farkında bile değil.
Size “Sen harika bir insansın” ya da “Sen çok yeteneksizsin” deseler
bile ne havalara girin ne de hayata küsün. Güzel sözler kullanmaya devam
edin.
3- Varsayımda bulunmayın; varsayımlarda
bulunmanın problemi, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmızdır.
Onların gerçek olduğuna yemin edebiliriz. Başkalarının neyi düşündüğüne
ya da yaptığına dair varsayımlarda blunuruz. Varsayım teorilerimizi
kişisel algılarız. Sonra da o kişileri suçlar ve sözlerimizle duygusal
zehir saçarak tepki veririz. Eğer herşeyi kişisel algılamaya başlarsak
beyin otomatik olarak varsayımlarda bulunmaya başlayacaktır. “Acaba
doğru mu yaptım?”, “Bunu söylersem arkadaşım yanlış anlar mı?” “Bana
böyle davrandı yoksa gerçekten beni sevmiyor mu?” gibi birbirinden saçma
varsayımlarda bulunuruz. Buda bizi en başa götürür yani doğru
sözcükleri kullanamayız. Ve hayat yeniden anlamsızlaşır. Bunun yerine
olaylarla ilgili hiçbir varsayımda bulunmamak en doğrusudur. Kişisel
algılamayı bırakırsak varsayımlarda bulunmayıda bırakırız.
4- Daima yapabildiğinin en iyisini yap;
Doğru sözcükler kullan, kişisel algılama ve varsayımlarda bulunma sadece
o anda kal ve yapabildiğinin en iyisini yap. Her şey canlıdır ve her an
değişim halindedir. Bu nedenle “en iyiniz” bazen yüksek kaliteli
olacaktır, bazen o kadar iyi olmayacaktır. Bunları uygulamaya
başladığınzda da “en iyiniz” de gittikçe “en iyi” hale gelecektir. “En
iyisini” yaptığınızda, kendinizi kabul etmeyi de öğrenirsiniz. Bunun
için farkındalıkla hatalarınızdan ders almayı öğrenmeniz de gerekir.
Yaşamınızdaki canlılık, üretkenlik, sevecenlik Tanrının size “Hey, seni seviyorum” demesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder