4 Eylül 2011 Pazar

Dört Anlaşma

Hepimiz hayatımızda mutlu olmaya çalışırız. Kimisi bunu kendini işine adayarak yapar, kimisi ailesi ile birlikte, kimisi de arkadaşlarıyla yada başka şekillerde… Herşeyin güzel gittiğini düşünürken birden hayatımızda kırılmalar yaşamaya başladığımızda bir an panikleriz. Ne yapacağımızı bilmeden gelişi güzel davranmaya başlarız. Ve yine hatalar hatalar…(sayın okuyucu bir çok örnek verebilirim ancak kendinizden pay biçerek okumanızı istiyorum.) Daha sonra biraz durup hatanın nerede olduğunu aramaya başlarsınız geçmişe dönersiniz didiklersiniz didiklersiniz siz didikledikçe önünüze hatalardan oluşmuş bir dağ çıkmaya başlar. O dağı gördükçe arkasındaki güzellikleri göremeyeceğinizi hayal etmeye başlarsınız. Bu noktada geleceğe bakıp asla mutlu bir hayatınızın olamayacağını da düşünmeye başlarsınız (burada da örnekleri size bırakıyorum.) Bunu böyle yaptıkça işler dahada karışmaya başlar. Ve en önemli şey olan “o an” denilen bulunduğunuz yeri kaçırmış olursunuz. Her bulunduğunuz “o an” bir öncekinden farklı “o an” olduğundan da her anın güzelliğinide kaçırmış olursunuz.
Hayatımızın bu gibi kötü dönemlerinde fark etmeden yaptığımız kendimize cehennemi yaşattığımız dört basit davranış biçimi vardır. Aslında bunları uyguyabilmek dediğim kadar basit değil hepsi birbirinden zor. Sizde kendinizle bu anlaşmayı yaparsanız ne kadar zor olduğunu göreceksiniz.
1- Kullandığınız sözcükleri özenle seçiniz; İlk anlaşma olduğu için bunu yapabilmek zordur. Her zaman pozitif sözcükler kullanın. Örnek; “savaş karşıtı” sözcüğü her nekadar pozitif görünsede aslında içinde iki negatif kelime “savaş” ve “karşıt” kelimesini barındırır. Hala savaşa davetkar bir sözcüktür. Bunun yerine “barış yanlısı” sözcüğünü kullanmak daha doğrudur. Sözler sizin yaratma gücünüzdür.
2- Hiçbir şeyi kişisel algılamayın; birinci anlaşmayı yapabildiyseniz ikiye geçiip kolayca bunu uygulayabilirsiniz. Karşınızda ki kişi sizin için olumlu yada olumsuz nederse desin bunu kişisel algılamayın. Aslında kendi bilinç altında ki dünyada kendisi hakkında hissettiklerini söylemektedir. Ancak bunun farkında bile değil. Size “Sen harika bir insansın” ya da “Sen çok yeteneksizsin” deseler bile ne havalara girin ne de hayata küsün. Güzel sözler kullanmaya devam edin.
3- Varsayımda bulunmayın; varsayımlarda bulunmanın problemi, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmızdır. Onların gerçek olduğuna yemin edebiliriz. Başkalarının neyi düşündüğüne ya da yaptığına dair varsayımlarda blunuruz. Varsayım teorilerimizi kişisel algılarız. Sonra da o kişileri suçlar ve sözlerimizle duygusal zehir saçarak tepki veririz. Eğer herşeyi kişisel algılamaya başlarsak beyin otomatik olarak varsayımlarda bulunmaya başlayacaktır. “Acaba doğru mu yaptım?”, “Bunu söylersem arkadaşım yanlış anlar mı?” “Bana böyle davrandı yoksa gerçekten beni sevmiyor mu?” gibi birbirinden saçma varsayımlarda bulunuruz. Buda bizi en başa götürür yani doğru sözcükleri kullanamayız. Ve hayat yeniden anlamsızlaşır. Bunun yerine olaylarla ilgili hiçbir varsayımda bulunmamak en doğrusudur. Kişisel algılamayı bırakırsak varsayımlarda bulunmayıda bırakırız.
4- Daima yapabildiğinin en iyisini yap; Doğru sözcükler kullan, kişisel algılama ve varsayımlarda bulunma sadece o anda kal ve yapabildiğinin en iyisini yap. Her şey canlıdır ve her an değişim halindedir. Bu nedenle “en iyiniz” bazen yüksek kaliteli olacaktır, bazen o kadar iyi olmayacaktır. Bunları uygulamaya başladığınzda da “en iyiniz” de gittikçe “en iyi” hale gelecektir. “En iyisini” yaptığınızda, kendinizi kabul etmeyi de öğrenirsiniz. Bunun için farkındalıkla hatalarınızdan ders almayı öğrenmeniz de gerekir.
Yaşamınızdaki canlılık, üretkenlik, sevecenlik Tanrının size “Hey, seni seviyorum” demesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder